Kendim çalıp kendim mi oynuyorum?

Elif Sabuncuoğlu
2 min readNov 2, 2022

Güvendiğim insanlara kendimi açarım. Güçsüz yanlarımı gösterme, ara ara da yakınma cesareti bulurum. Karşımdaki insan bende bambaşka bir insan gördüğünü söylese de “aman canım beni onaylayacak hali yok ya, kibarlık ediyor.” diye düşünür geçerim. O yüzden bilirim, dışarıdan gelen hiçbir onay kendimize verebildiğimiz içten bir takdir kadar sahici değil. Karşı tarafa anlatır dururum, ya da talepkâr sesim anlatır durur. Hem karşı taraftan onay beklercesine, hem de o ne derse desin gerçek olduğuna inanmazcasına. O zaman bir sahne var, ve ben kendim çalıp kendim oynuyor olmuyor muyum?

Birine neyi neden anlatıyorum, ne duymaya ihtiyacım var, karşı taraf da bir şeyler diyor ama haklılık payı olabilir mi gerçekten?

Bu ses talepkâr ses mi, eleştirel ses mi, acımasız mı, bu ses benim mi? Bana mı ait?

Bu soruları kendime yeni sormaya başlıyorum gerçek manasıyla. Üzerine de ciddi düşünme mesaileri harcıyorum. Sahneden sahneye çıkıp avare bir şekilde karşılaştığım kişilere ben kimim diye sormaktansa, kendi gerçekliğimi kendim yaratmış oluyorum bu sorulara odaklanabildiğimde. Ama çok dikenli, zor ve bilinmedik bir yol bu. Zihin kaçıyor, zihin alışkın olduğu yolların peşini sürüyor. İyileşmeye karşı dirençler devreye giriyor, iyileşmek aktif çaba istiyor dostlar. Bu yolu ısrarla ve inatla yürümek.

Bir şeyi nasıl iyi öğreniriz? Hafıza ve öğrenme alanında yapılan çalışmalar tekrarla öğrendiklerimizi pekiştiririz diyor. Kendime tekrar tekrar hatırlatmak için kaydediyorum niyetimi. Bana neyin iyi geldiğini hatırlamak için.

--

--